Son dönem Türk korku filmlerine baktığımızda ortak bir tablo çıkıyor:
Hemen her filmde sessizlikten sonra bir anda patlayan yüksek ses, karanlıktan aniden fırlayan bir yaratık…
Seyirciyi gerçekten ürkütmek yerine reflekslerini tetikleyen bu “ani irkiltme” klişesi artık izleyiciyi şaşırtmıyor, tersine sıkıcı bir tekrar haline geldi...
Oysa korku sinemasının özünde, bilinmezlik, atmosfer, gerilim ve hikâye derinliğiyle seyirciyi içine çekmektir. Bizde ise genellikle yüzeysel efektlerle yetiniliyor, karakterlerin psikolojisi ya da hikâyenin kökleri işlenmeden geçiştiriliyor.
Türk korku sineması, klişelerin ötesine geçip yeni bir anlatım dili bulmak zorunda...
Tespitime katılır mısınız?